3 Şubat 2018 Cumartesi

Millennium Bridge/Millenium Koprusu

Londra'da Thames Nehri üzerinde bulunan bu köprü sadece yayalara açıktır. Özellikle gece bir kıyıdan diğerine geçerken, ışıklar içindeki Londra daha bir güzel, daha sevilesi bir yer haline gelir. Bir tafinda Blackfriars Köprüsü diğer tarafında Sounthwark köprüsü vardır ki diğer köprüler de çok uzakta değildir aslında.


Buradan yürüyerek Waterloo Koprusune yada London Bridge'e gidebilmeniz çok fazla zamanınızı almayacaktır. Şehrin Bankside tarafını şehir merkezine baglayan koprulerden  biri olan  Millennium Köprüsünün bir tarafinda Tate Modern diğer tarafında ise kisa bir yuruyusle ulasabileceginiz St. Paul Katedrali bulunmaktadır.



Londra'ya yolunuz duserse once Tate Modern'e gidp ilginç modern sanat eserlerini gördükten sonra bu köprüden St. Paul'un devasa kubbesi ve yapısının bir kısmını  da bulundugu Londra manzarasini izleyerek Thames nehrini geçmek inanılmaz güzel ve keyifli zaman geçirmenizi saglayacaktir. Eğer kis aylarında bu tecrübeyi yaşayacaksınız sıcak hir kahve veya sıcak cikolatanizla köprünün tadını çıkararak yurumenizi tavsiye ederim.

Sevgiler

21 Ocak 2018 Pazar

British Museum

Müze Londra'da Greag Russel Street'de bulunmaktadır. Metroyla gelecekseniz eğer Holborn durağında inerek kısa bir yürüyüşle buraya ulaşabilirsiniz hiçbir müzede canta vs kontrol edilmediği halde burada kontrol edilir. Girişi ucretsizdir.

British Museum'a gelen Türklerin ilk yorumu "adinin British Museum olmasi ne alaka British'lik bunun neresinde" dir. Bende kesinlikle bu dusunceye katiliyorum, Ingiliz tarihine ait bir takım şeyler de sergileniyor bu müzede ama, içinden Mezopotamya, Anadolu ve Misir'i al geriye hiçbir şey kalmaz, iste oyle bir muze burasi.


Müzeyi dolaşırken sizin de içiniz cız edecek, işin en acı yani bu saydığım bölgelerin tamamı artı Yunan uygarlığına ait eserleri de eklersek bir zamanlar Osmanlilar'a aitti, yani bu müze çok rahat Istanbul'da kurulabilirdi. Isin  diger aci yani ise, bu eserlerin birçoğu o dönemki yönetimin izniyle ülke dışına çıkartılmış eserler, yani calinip goturulmus degil. Bir yandan da insan  dusunmeden edemiyor bizde kalsaydi bu eserlerin değerini bilecek miydik  koruyup kollayabilecek miydik, keşke yapabilseydik ama halimiz ortada ben hic  sanmıyorum  en  azindan  dünya kültürünün ortak eserleri güvende, herzama  korunacak, değeri bilinecek, bunu düşünerek avunalim ve esas topraklarından uzaklaştirilmış bu muhteşem eserleri görebilmek için eğer imkanınız varsa gelip görelim, özellikle de çocuklarımızla gelelim.



Gelelim müzede neler bulacagimiza; taşıyabilecek ne varsa Misir'dan buraya taşınmış sanki bir kismi da Louvre'da ziyaret etmiştim zaten,  yani Misir'a gitmenize gerek yok Londra'ya gelmeniz yeterli, eger Louvre'da yolunuz duserse piramitler haric Misir uygarliginin cogu eserini gormus olursunuz. Her iki katta da bulabileceğiniz çok sayıda sfenks, heykel, mumya, lahit, mezar giriş kapıları ile hiyetoglifler ve tabi ki hiyerogliflerin çözülmesini sağlayan ünlü Roberta Taşı burada gorulebilecekler arasında.

Didim'deki Yunan uygarligindan, Urartulara, Hititlerden farkli Anadolu uygarlıklarına kadar bir çok tarihi eseri muzede bulabileceğiniz gibi dünyanın 7 harikasından biri olan Mozeleus'un mezarı, Iznik çinileri de yine buradadır.



Elbette Mezopotamya uygarlıkları olan Asur, Sümer gibi uygarlıklara ait eserler de yine burada yer almaktadir. Ayrıca Afrika kıtasında bulunan insanlara ait bazı kemik ve kafatası parçaları ile 5000 yaşında hiç bozulmadan  fosillesmis bir insan bedeni de sergilenenler arasinda.  Beni mumyalar ile birlikte en  çok etkileyen de bu oldu saçının bir kismi bile hala duran bu insan fosili insanın tüylerini diken diken ediyor gercekten.

Kisaca yolunuz Londra'ya duserse mutlaka bu şehirdeki müzelere uğrayın ve bunlar  arasındaki en önemli müze olan British Museum'u sakin görmeden gitmeyin.

Sevgiler..